Hayatın Ritmi Üniversitemizde Anlatıldı

Hayatın Ritmi Üniversitemizde Anlatıldı

Toplumumuza ilham kaynağı olacak fikirlerin paylaşıldığı TEDx Gümüşhane University etkinliği “Hayatın Ritmi” temasıyla Üniversitemizde anlatıldı.
Yeni fikirlerin ve deneyimlerin paylaşıldığı “TEDx Gümüşhane University” etkinliği, Üniversitemiz Kongre ve Kültür Merkezinde gerçekleştirildi. Gümüşhane’de ilk kez düzenlenen etkinlikte alanında uzman kişiler deneyimlerini izleyenlerle paylaştı.
Etkinliğin açılış konuşmasını gerçekleştiren Rektörümüz Prof. Dr. Halil İbrahim Zeybek şunları söyledi: “İşin özü; başarıdır, başarıyı nasıl yakalarız, sorusuna cevap bulmaktır. Hayatta başarılı olma gayreti içerisinde oluyoruz her birimiz. 35 yıllık akademik hayatım bana başarının üç kolay yolunu öğretti. Bunlar; görgü, tecrübe ve liderlik. Bazı insanlar doğuştan diğer insanlardan daha farklı olarak dünyaya geliyor. Onlara lider tipli insanlar diyoruz. Çabuk karar veriyorlar, hızlı karar veriyorlar, doğru karar veriyorlar. Bunlardan da çok fazla yok. Liderler yüz yılda bir, iki yüz yılda bir, milletten millete, toplumdan topluma değişecek şekilde var oluyorlar. Bizler sizlerin ön lisans, lisans ve lisansüstü programda bir taraftan öğrenim alanlarınız ile ilgi donanımlarınız noktasında sizlere katkı sağlamaya çalışırken bu tür etkinliklerle de aynı zamanda sizleri hayata hazırlıyoruz.  Böylelikle alanında uzman ve tecrübeli misafirlerimizin kendi başarılarına nasıl ulaştıklarını sizlerle paylaşmalarına imkân sağlıyoruz. Bu vesileyle de programın gerçekleştirilmesinde emeği geçenleri kutluyor, aramızda bulunarak deneyimlerini bizlerle paylaşacak olan tüm konuşmacılarımıza da teşekkür ediyorum.”
Rektörümüzün açılış konuşmasının ardından sahnede söz alan Gümüşhane Valisi Alper Tanrısever ise sözlerine şu ifadelerle başladı: “Milattan önce 3 bin yılında bulunan bir yazıtta bile ‘şimdiki gençler hiç laf dinlemiyor’ şeklinde bir ifade vardır. Biz bazen sizden nüfus cüzdanında daha kıdemli olanlar olarak sizleri eleştirirken bu cümleyi de kullanabiliyoruz. Bu bugünün problemi değil, geçmişte de böyleymiş. Yaklaşık 23 yıllık meslek hayatımda şunu gözlemledim: Gençlerimiz, özellikle zamane gençlerimiz başarıyı bir an önce elde etmek istiyor, parayı bir an önce kazanmak istiyor ve bir an önce popüler olmak istiyor. Böyle bir dünya yok. Olanlar suni hayatlardır, bunu ilerde yaşayarak göreceksiniz. Başarı, zorlu bir süreçten ve çok çalışmaktan geçiyor. Çalışmadan ve yorulmadan başarının elde edilemeyeceğini tüm başarı hikâyelerinde rahatlıkla görebilirsiniz. Türk milleti olarak bizim fıtratımızda ümitsizliğe yer yoktur. Bunu bize en fazla ve en iyi gösteren kimdir? Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür. Eğer o dönemde başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmasaydı, Anadolu’daki insanlar bu vatanı kurtarmaya aşkla, şevkle çalışmasaydı bugün çok daha farklı bir ortamda olabilirdik. Yakın coğrafyada da bunu bugün görüyoruz. O zaman her daim ümit var olması gerekiyormuş. Kesinlikle geleceğe aydınlık yüzlerle bakmak gerekiyor. Sizlerden beklentimiz ve isteğimiz de budur. Atalarımız eğer bu toprakları kazanmak için kanını yere döktüyse sizler de bu memleketi kalkındırmak için elinizden geleni yapın ve de Cumhuriyeti nice yüzyıllara taşıyın.”
Açılış konuşmalarının ardından etkinlikte Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurulu Üyesi Dilek Ertürk de kendi hayatından kesitler sunduğu konuşmasında şunları söyledi: “5 yaşındayken salıncaktan düşme sonucu beyindeki göz sinirleri hasar gördüğü için görmemi kaybettim. 1979 yılı göz önüne alındığında, o dönemin koşulları düşünüldüğünde, hem benim için hem de ailem için zorlu bir maraton başladı. Ama benim hikâyemin ilginçliği şurada başlar: Benim yüreğime dokunan ve gurur duyduğum kısmı, 1986 veya 1987 yıllarıydı, ilkokul son sınıftaydım. Her yıl gençler ve çocuklar devlet büyüklerini ziyarete giderler ve ben de o yıl engelli gençleri temsilen gitmiştim. Turgut Özal o dönemde başbakandı. Bu ziyaretimiz sırasında dönemin başbakanı bana ‘Ne olmak istersin?’ dedi. Ben de ‘Avukat olacağım’ dedim. O da bana ‘Neden avukat olmak istiyorsun?’ dedi. Cevap olarak çevremdeki kişilere duygu ve düşüncelerimi iyi ifade ettiğimi söylüyorlar, ben de bu yeteneğimi kullanabilmek için avukat olmak istediğimi belirttim. Buna cevap olarak Turgut Özal, ‘Biz engellilerin hukuk alanında başarılı olduğunu biliyoruz. Senin daha farklı bir meslek yapman gerekli ve ilk olmalısın’ dedi. Ben de ‘Ne olabilir bu?’ dediğimde ‘Sen bu ülkenin ilk görme engelli diplomatı olmalısın’ dedi. Ben elektrik teknisyeni bir babaya ve ev hanımı bir anneye sahibim. Yani halktan biriyim. O dönemde diplomatın ne iş yaptığını bilmiyorum ve diplomatlar ne iş yapar diye sordum. Turgut Özal diplomatın ne olduğunu bilmeyen bir çocuğa diplomasiyi şöyle anlattı: ‘En az bir yabancı dili çok iyi konuşurlar, ülkemizin menfaatlerini uluslararası arenada temsil ederler ve korurlar.’ Bu konuşmadan sonra diplomatlığı hedef olarak belirledim. Üniversite sınavına girmeden bir gün önce Turgut Özal vefat edince diplomatlığı bir vasiyet olarak benimseyip, uluslararası ilişkiler bölümüne girmeye karar verdim. Özellikle bir beklentim var. Yüreklere dokunmak, hayatlara dokunmak, bir kişinin bile hayatına dokunup ve ilham verebilirsem ne mutlu bana.”
Etkinlikte; Orhan Koç, Güney Sevindik, Fatih Aydın, Buğra Ayan, Aydanunr Aydın, Ecehan Yıldırım, Oktay Yıldız, Barış Yalçınkaya ve Ahmet Can Altunışık sahne alarak başarı hikâyelerini, hayat tecrübelerini öğrencilere aktardılar. Konuşmacılar genel olarak “Ne istediğinizi bilin”, “Hayalleriniz olsun”, “Hayallerinizi gerçekleştirmek için çok çalışın”, “Sınırlarınızı geniş tutun”, “Hayallerinizi sınırlamayın”, “Yenilikleri ve teknolojiyi takip edin”, “Duygularınıza sahip çıkın”, “Kendi hayallerinizin peşinden koşun”, “İnandığın yolda yürü”, “Fırsatların ne zaman geleceği belli olmaz” şeklinde mesajlar verildi.
 
  • Gösterim 956
  • Toplam 12