Rektörümüz “Neden Coğrafya?” Adlı Programa Katıldı

Rektörümüz “Neden Coğrafya?” Adlı Programa Katıldı

Rektörümüz Prof. Dr. Halil İbrahim Zeybek, Türk Coğrafya Kurumu Gençlik Birimi tarafından 48 Üniversitede eğitim gören coğrafya öğrencileri, coğrafya öğretmenleri, akademisyenler ve bölüm başkanlarının katıldığı “Neden Coğrafya” adlı çevrim içi programa katıldı.

Türk Coğrafya Kurumu Gençlik Birimi Başkanı Enes Alkan’ın moderatörlüğünde gerçekleşen program Türk Coğrafya Kurumu Başkanı Doç. Dr. Ahmet Ertek ve Genel Sekreteri Doç. Dr. Kaan Kapanın açılış konuşmaları ile başladı. Açılış konuşmalarının ardından Rektörümüz Prof. Dr. Halil İbrahim Zeybek katıldığı programda “Neden Coğrafya?” konulu sunumu gerçekleştirdi.

Rektörümüz sunumunda şunları söyledi: “Bilme yeteneğiyle donatılmış insanın bilgiye ulaşabilmesinin en temel aracı kitaptır. O yüzden insan, ilk olarak okumakla yükümlü kılınmıştır. Gerek ülkemizde gerekse de dünyanın diğer ülkelerinde coğrafya ile ilgili temel mesele coğrafi okuryazarlık seviyesinin düşük olmasıdır. Okumak denince, insanın aklına coğrafya ile ilgili sayfalara basılı ya da bugün, sanal ortamda olan kitap, gazete ve dergi gelmektedir. Ancak bunlarla birlikte âlemin nizamına ve bizatihi insanın kendi varlığına dair, kuralları ve işleyişi okuyup anlamak, insanın akıp giden bu hayat yolculuğunda hedefini şaşırmaması için elzemdir. Muazzam büyüklükteki evrenin içinde bir nokta mesabesinde bile sayılamayacak dünya üzerinde yaşayan insanoğlu, evrendeki korkunç büyüklük ve belirsizlik içinde hissettiği trajik yalnızlığı, ancak sahih bilgiyle aşabilir. Coğrafya, 15-20 yıl öncesine kadar, öğrencilerinin gereğinden fazla burun ve körfez adı bilmesini gerektiren, düzenleyici ve betimleyici bir bilim dalıydı. Coğrafya bugün, uyduların veri aktardığı bilgisayarlar tarafından üretilen haritaların analiz ve karar verme süreçlerinde kullanıldığı, yeni bir teknolojik çağın içindedir. Coğrafya bu son gelişmeler rağmen yine de bazı geleneklere sahiptir: Bunlardan ilki ve birçok açıdan en önemlisi, coğrafyanın dünyanın hem doğal hem de beşerî yanı ile ilgileniyor olmasıdır. Bu yüzden sadece ‘sosyal’ bir bilim olarak nitelendirilemez. Nitekim coğrafyacılar buzullar ve kıyı hatları, çöl kumulları, karstik mağaralar, hava ve iklim, hatta bitki ve hayvanlarla ilgili çalışmalar yaparlar. Öte yandan coğrafyacılar olarak nüfustan, yerleşmeye, şehir ve kır planlamalarından, buğday üretimine kadar çeşitli beşerî faaliyetleri çalışırız. Bana göre bu, coğrafyanın en güzel yanıdır. Bu büyük, harikulade dünyamızda coğrafya bünyesinde incelenemeyecek nerdeyse hiçbir konu yoktur. Elbette bu, coğrafyacıların insan toplulukları ile doğal ortamlar arasındaki karmaşık ilişkileri incelemek için avantajlı bir konumda olduğunu gösterir ki bu da coğrafyanın 2’nci geleneğidir. Bu alanda bilgi birikimi sürekli artmaktadır.”

Birer mekân bilimi uzmanı olarak coğrafyacıların hareketsiz olmasının düşünülemez olduğunu dile getiren Rektörümüz, sunumunda coğrafya ile ilgili şu önerilerde bulundu: “Coğrafya Öğretmenliği, araştırma görevliliği ile başlayıp bugüne gelinceye kadar devam eden akademik hayat, dekanlık, rektörlük… Hepsi bugüne kadar meslek hayatımızın dikey hareketliliği ile ilgili başlıca aşamaları oluştururlar. Bir biyolog, çocuklara verilecek en güzel hediyelerden birinin basit mercekler olabileceğini tavsiye etmişti bir konuşmasında. O merceği çiçeğe, böceğe tutarak ona dair görebildiklerinin artacağını, bu durumun ise çocukta merak duygusunu geliştireceğini hatırlatıyordu. Benzer nedenlerle herkesin elinin altında iyi bir coğrafya atlası, hatta mümkünse bir de küre olmalıdır. Özel günlerinde anne-babalar çocuklarına verecekleri hediyeler arasına coğrafya atlasları ve küreleri de ilave etmelidir.”
 
Sunumunun son kısmını coğrafyacı olmasında emeği geçen ve birlikte çalışma fırsatı bulduğu kişilere ayıran Rektörümüz; “35 yıllık coğrafya kariyerimde (bunun yaklaşık 7 yılı coğrafya öğretmenliğinde geçti) lisans seviyesinden, lisansüstü öğrenime, daha sonra öğretim üyesi olarak birlikte çalışma fırsatı yakaladığım arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. Gerçekten kendimi şanslı addediyorum. Çünkü çok iyi hocaların elinde yetiştik, çok iyi hocalarla çalıştık, çalışmaya da devam ediyoruz. Yüksek lisans ve doktora tez danışmanım Prof. Dr. Ali Uzun Hocama tüm emekleri için çok teşekkür ediyorum. Farklı bakış açıları ile bizlere beşerî coğrafyayı sevdiren Prof. Dr. Cevdet Yılmaz Hocama çok teşekkür ediyorum. Bu her iki hocamla çok sayıda arazi programı da gerçekleştirdik. Arazi çalışmaları ile ilgili birikimimize bu hocalarımızın büyük katkıları olmuştur. Bizlere katkı sağlayan bazı hocalarımızla hiç karşılaşmadık. Ama coğrafi birikimimizin oluşmasında, tıpkı diğer meslektaşlarımız gibi çok büyük katkılar sağladılar. Çünkü onları eserleri ile tanıdık ‘Cemal Arif Alagöz, Sırrı Erinç, Reşat İzbırak…’ hayatta olmayan bu hocalarımızı rahmet ve minnetle anıyorum. Camiamızın bazı önde gelen hocaları ile hayatta ancak birkaç kez karşılaşmamıza rağmen coğrafi kültürümüze büyük katkılar sağladılar Talip Yücel, Erol Tümertekin, Hayati Doğanay. Yine bazı hocalarımızı hem eserlerinden hem de jürilerden tanıma fırsatı bulduk ki bunlar da yetişmemizde önemli pay sahibidirler. M. Yıldız Hoşgören, Barış Mater, Cemalettin Şahin, Ali Selçuk Biricik, İbrahim Atalay, Sadettin Tonbul, Ali Fuat Doğu… Tüm bu hocalarımızdan ahirete göç edenlere rahmet, yaşayanlara sağlıklı uzun ömürler diliyorum. Akademik yolculuğumuza neredeyse beraber başladığımız bölümümüz öğretim üyeleri Prof. Dr. Kemalettin Şahin’e, Dr. Öğretim Üyesi Tamer Özlü’ye teşekkür ediyorum. Genç arkadaşlarımızla çok önemli çalışmalar yaptık Doç. Dr. Faruk Aylar, Doç. Dr. Muhammet Bahadır, Dr. Harun Reşit Bağcı, Doç. Dr. Selçuk Alemdağ… Onlara katkılarından dolayı çok teşekkür ediyorum” şeklinde ifadelerde bulundu.

Sunum sonunda Rektörümüz tarafından çevrim içi programa katılanlardan gelen sorular cevaplandırıldı. Farklı üniversitelerden katılan bölüm başkanı hocalar ile coğrafyanın geleceği hakkında fikir alışverişinde bulunmasıyla birlikte çevrim içi program sona erdi. 
  • Gösterim 1174
  • Toplam 5