Rektörümüz Prof. Dr. Halil İbrahim Zeybek, Seza Turgut'un sunuculuğunu yaptığı TRT Trabzon Radyosu canlı yayınına telefonla bağlandı.
Seza Turgut’un ‘Köşe Bucak Karadeniz’ programına katılan Rektörümüz; Coğrafya nedir, ne değildir, neden önemlidir, gibi başlıklarda kendisine yöneltilen soruları cevapladı.
Rektörümüz coğrafya nedir, sorusuna “Coğrafya, insan ile yer arasındaki ilişkiyi kendi ilkeleriyle inceleyen, sorgulayan bir bilim dalıdır. Hâlihazırda ilkçağlardan günümüze diğer bilim dallarıyla birlikte gelişti. Dijital çağa uygun internet coğrafyası, pazarlama coğrafyası ve mobil coğrafya gibi temel kavramlar hayatımızın birçok alanına girmiş durumdadır” şeklinde cevap verdi.
Seza Turgut’un “Birçok bilim dalında olduğu gibi coğrafyanın da alt başlıkları vardır. İlkçağlardaki gibi bakmıyoruz artık” sözlerine karşılık Rektörümüz, “İlkçağlarda bilindiği üzere konular azdı, bilgi yetersizdi. Filozoflar aynı anda matematik, tarih, coğrafya ve astronomi gibi bugün için farklı bilim dallarında nitelik kazanmış alanlarda çalışan, bilgi üreten ve kamuoyuyla paylaşan bilim adamlarıydı. Günümüzde bilgi çoğalınca her bir bilim dalı da alt dallara ve çalışma konularına ayrıldı. Bu anlamda da coğrafya; fiziki coğrafya, beşeri coğrafya ve ekonomik coğrafya gibi alt çalışma alanlarına sahiptir. Fiziki coğrafya; jeomorfoloji, klimatoloji, hidrografya, kartografya ve biyocoğrafya gibi alt alanları bulunmaktadır. Beşeri coğrafya da; yerleşme coğrafyası, nüfus coğrafyası ve yerleşme coğrafyası gibi yine aynı şekilde ekonomik coğrafyasında sanayi, ulaşım, yeraltı kaynakları ve turizm coğrafyası gibi çalışma alanlarına sahiptir. İki büyük bilim ailesi vardır. Bunlar fen bilimleri ve sosyal bilimlerdir. Bizler coğrafyayı bu iki bilim ailesi arasında köprü görevi gören diye tanımlıyoruz. Fiziki coğrafyanın konuları araştırma yöntemleri ve konuları bakımından fen bilimlerine daha yakındır. Beşeri coğrafya ise sosyal bilimlere daha yakındır. Elbette ki kalıcı öğrenme için bilgi, hayatımıza rehberlik edecekse hem okumak öğrenmek hem de gezip görmek gerekiyor. Eğer bilgi sadece kitaplarda olsaydı bizim 40 yıllık terör diye bir sıkıntımız olmazdı. Çünkü dağa çıkarılan gençlerin büyük çoğunluğu ortaöğretim ve liselerde bu konuları okudular. Coğrafya sevgisini kazanmanın temel yolu, öğrencilere hem yakın çevreyi tanıtmak, hem de ülkemizi tanıtmak gerekir. Çünkü insan tanıdığını seviyor, bu tanıtılan yerlerin kalıcı olması için ilk defa 1993 yılında Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Coğrafya Bölümü’nde öğrencilerin uygulamalı olarak yetişmesi açısından arazi tatbikatları zorunlu dersler içerisine alındı. Böylelikle öğrenciler teorik olarak aldığı dersleri tam gün boyunca arazide uygulamalı olarak görmeye başladılar. Bizim bir sloganımız var ‘Gitmeyince görülmez, görülmeyince tanınmaz, tanınmayınca sevilmez ve sevilmeyince de korunmaz’ gibi. Tersten başlarsak bizim en çok koruduklarımız en çok sevdiklerimizdir. Coğrafya, hayatın her alanında var. Atasözlerimizde bile coğrafyayı görmek mümkündür. Mesela ‘Allah dağına göre kar verir’ derler. Aslında coğrafyanın önemini, coğrafi bilgisizliğimizin nelere mal olduğunu düşünürsek alüvyal bölgelerdeki yerleşmelerde deprem olduğunda ciddi boyutlarda can ve mal kayıpları olmaktadır. Yamaç stabilitesine müdahale ettiğimizde yeraltı hareketlerini tetikliyoruz. Bunlarda ciddi can ve mal kayıplarına neden olmaktadır” şeklinde açıklamalarda bulundu.
Rektörümüz Prof. Dr. Halil İbrahim Zeybek, “Yetiştirdiğimiz öğrencilerimiz ülkemizin farklı alanlarında çalışmaya başlayacaklardır. Coğrafyamızı iyi öğretebildiğimiz takdirde daha başarılı kararlar alacaklar. Öncelikli olarak öğrencilerimizi bu alanda iyi bir şekilde yetiştirmemiz gerektiğini düşünüyoruz” sözleriyle konuşmasını sonlandırdı.