Üniversitemiz’ de 15 Temmuz Anma Programları Yapıldı

Üniversitemiz’ de 15 Temmuz Anma Programları Yapıldı

15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü 5’inci yıldönümü Üniversitemizde düzenlenen iki etkinlik ile birlikte anıldı.

Etkinliklerin ilki olan ve Üniversitemiz Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Bayram Nazır’ın moderatörlüğünde gerçekleştirilen ‘15 Temmuz’ başlıklı panelde İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Kuzudişli tarafından ‘Dinin İstismarı’, Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Doç. Dr. Kadir Sancak tarafından ‘15 Temmuz’un Dış Politika Bağlamında Analizi’ ve Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi Bülent Bal tarafından da ‘Türkiye’de Darbe Geleneği ve 15 Temmuz’ başlıklı konular ele alındı. Etkinliklerin ikincisinde ise Üniversitemiz Rektör Danışmanı Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Çalık tarafından ‘Cumhuriyet Dönemi Darbe Teşebbüsleri ve 15 Temmuz’ başlıklı program gerçekleştirildi.

‘15 Temmuz’ başlıklı panelin açılış konuşmasını gerçekleştiren Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Bayram Nazır, “Malumunuz olduğu üzere bugün 15 Temmuz haşin darbe girişiminin 5’inci yıldönümüdür. Ülkemizin her üniversitesinde 15 Temmuz Hain Darbe Girişimi ile ilgili paneller ve konferanslar düzenleniyor. Gümüşhane Üniversitesi olarak bizler de Rektörümüz Prof. Dr. Halil İbrahim Zeybek beyin destekleriyle bazı etkinlikler planladık. Bu etkinliklerden ilki ‘15 Temmuz’ başlıklı paneldir. İkinci etkinliğimiz ise Üniversitemiz Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Çalık hocamızın ‘Cumhuriyet Dönemi Darbe Teşebbüsleri ve 15 Temmuz’ başlıklı programdır. Panelimize başlamadan önce 15 Temmuz’da hayatlarını kaybeden şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi de minnetle anıyoruz” açılamasında bulundu.

Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Bayram Nazır’ın konuşmasının ardından günün anlam ve önemine değinen Rektörümüz Prof. Dr. Halil İbrahim Zeybek yaptığı konuşmasında şu sözlere yer verdi: “Çok değerli panelistlerimiz, çok kıymetli katılımcılar. Gümüşhane’den ve ülkemizin farklı köşelerinden programımızı takip etmek için zaman ayıran çok değerli hemşehrilerimiz, çok kıymetli izleyenler. Sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum. Biraz önce moderatörümüz açılış konuşmasını yaparken ‘15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü’ vasıtasıyla Üniversitemiz tarafından düzenlenen etkinliklerin ilki olan bu panelin önemi hakkında birkaç cümleyle bizlerle paylaştı. Ben de asıl alanlarında uzman panelistlerimize sözü bırakmadan önce günün anlamına dair sözlerimi sizlerle paylaşmak isterim. Hepimiz biliyoruz ki aziz milletimizin bu, ne ilk mücadelesi ne de hain güçlere karşı son mücadelesi olacaktır. Bu kahramanlık destanını bir yönüyle Çanakkale savaşlarına benzetiyorum. Şöyle ki Çanakkale şehitliğini gezenlerimiz, şehitlikte Üsküp’ten Hicaz’a, Yemen’den Kafkaslara kadar o dönemki topraklar içinde doğmuş, büyümüş şehitlerimizden haberdardırlar. Bu 15 Temmuz hain darbe teşebbüsünde de elbette ki yurdun dört bir tarafında mücadele verildi. Ama en çok şehidimizin, gazimizin olduğu başta İstanbul, Ankara gibi büyük şehirlerimizde Gümüşhane, Kars ve Edirne doğumlu yani nüfus kaydı her ilimizden olan çok sayıda şehidimiz ve gazimiz bulunmaktadır. Gümüşhane doğumlu 5 şehit ve 36 gazimizin bulunduğu da biliniyor. FETÖ terör örgütünce gerçekleştirilmeye çalışılan bu hain darbe teşebbüsünün bir başka özelliği de en kutsallarımız üzerinden bu teşebbüsün planlanması, dini değerlerimiz, inançlarımız üzerinden bu topluma, toplumun kurumlarına vatandaşlarımıza sirayet edilmiş olmasıdır. Biz hain yöntemlerle bu yollara başvurulduğunu bildiğimiz için, aslında alacağımız tedbirler içerisinde bu konulardaki hassasiyetlerimizi artırmak da önemli yer tutmaktadır. Başta Ankara, İstanbul gibi büyük şehirlerimiz olmak üzere bütün Anadolu’da, ülkemizin her köşesinde hain darbe teşebbüsüne karşı yapılan mücadelede 251 şehidimiz ve 2734 gazimiz bulunmaktadır. Artık savaşlar geçen yüzyıldaki savaşlar olma vasfını kaybetti. Mücadeleler artık ülkeler, güçler arasında cephelerde yapılan mücadeleler değildir. En çok başvurulan yöntemlerden bir tanesi de ülke içinden toplum içinden hedefleri olan ülkeler için yandaş, taraf bulmak, onlar vasıtasıyla bu teşebbüsleri gerçekleştirmek şeklinde olmaktır. Bu anlamda da milli birlik ve bütünlüğümüzü önemsiyorum. Nitekim 15 Temmuz akşamında Sayın Cumhurbaşkanımızın vatandaşlarımızı meydanlara davet etmesi üzerine kendilerinin önderliğinde ülkemizin her tarafında hain darbe teşebbüsüne karşı tarihi bir direniş ve bir mücadele gösterilmiştir. Bu nedenle birlik beraberliğimizi tıpkı 15 Temmuz 2016 akşamı Sayın Cumhurbaşkanımızın önderliğinde olduğu gibi güçlü bir şekilde korumalıyız. Benzer teşebbüslerin var olabileceğini bilerek FETÖ, PKK, DAEŞ gibi terör örgütlerine, yapılara yol açan düşünceleri ciddi anlamda gözden geçirerek suiistimalleri kapatarak gerekli tedbirleri almalıyız. 15 Temmuz hain darbe girişiminin 5’inci yıldönümünde darbe yanlısı her türlü vesayeti kınıyor, böylesi oluşumların daima karşısında olduğumuzu bir kez daha dile getiriyoruz. Bu arada bu toprakların vatan kılınmasında Malazgirt’ten Çanakkale’ye, oradan 15 Temmuz’a kadar aziz canlarını feda etmiş bütün şehitlerimizi rahmetle ve minnetle anıyorum. Gazilerimizden ahirete göçmüş olanlara rahmet, yaşayanlara sağlık ve afiyetler diliyorum. 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü vasıtasıyla Üniversitemiz tarafından düzenlenen bu panelde emeği geçen bütün arkadaşlarımızı kutluyorum. İzleyicilerimizi de en kalbi duygularımla selamlıyorum.”

Yapılan açılış konuşmalarının ardından konuşmasını gerçekleştiren İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Kuzudişli ‘Dinin İstismarı’ başlıklı sunumunda şu görüşlere yer verdi: “İnsanlarda merhamet, acıma duygusu vardır. Bu merhamet duygusunun zaman zaman istismar edildiğini görürüz. Mesela sakat rolü yaparak insanlardan para dilenen kimseler gibi saymış olduğumuz örnekler çerçevesinde de görüldüğü gibi değerli olan her şey aynı zamanda da istismara da açıktır. İrade insana verilmiş olan doğruyu bulma alanında en önemli araçtır. Kim olursa olsun insan kendine güvenmeli ve iradesini bir başka kimsenin iradesine şartsız, koşulsuz teslim etmemelidir.”

Kuzudişli’nin konuşmasının ardından sözlerine başlayan Dr. Öğr. Üyesi Bülent Bal ise ‘Türkiye’de Darbe Geleneği ve 15 Temmuz’ başlıklı sunumunda, “Neden Türkiye’de ordu sık sık siyasete müdahale eder? Ordunun siyasette ağırlığı, faktörleri nelerdir? Şimdi dünyada hangi ülke olursa olsun, o ülkelerde ordunun, güvenlik kurumlarının ağırlığı ister istemez diğer kurumlardan daha önceliklidir. Yani bu ister ABD ister Türkiye Cumhuriyeti olsun fark etmez. Bu da bir psikontolojik nedendir. Yani güvenlik nedeniyledir. Tabi ki bu savunma ve sınırlarımızı koruma amaçlı olarak kalırsa, bunda çok bir problem yoktur. Türkiye’de ise daha özel bir durumumuz var. Bu durum bizim tarihi ve kültürel yapımızla alakalı bir şeydir. Bizde Mehmetçik, peygamber ocağı olarak görülür. Bu birinci faktördür. İkinci faktör ise bizde yenileşme maalesef sistem dışından değil de sistem içinden gelmiştir. Ve ilk yenileşmemiz de askeri alanda yapılmıştır. Bu öncülük görevi aynı zamanda devleti elinde bulundurma, yönetme kudretini de beraberinde getirdi. Tarikatlar ve cemaatler önemli sosyolojik gerçekliklerdir. Bizde tarikatlar maalesef tam gücü ele geçirme için bir araç olarak kullanılıyor. Burada tarikatlar, varoluşsal olarak kedini bir öz eleştiriden geçirmelidir. Devlet de bunlarla ilişkilerini yeniden gözden geçirmeli yeni bir ilişki modeli ortaya konulmalıdır. Hiçbir asker kendi başına darbe yapamaz. Kesinlikle bunun bir sivil ayağı, ticari ayağı ve medya ayağı her zaman olmuştur. Eğer bunların meşruiyet dayanaklarını ortadan kaldırırsak, yeni darbe teşebbüsleri de hayata geçmeden kalır diye düşünüyorum” açıklamasında bulundu.

Programın son konuşmasını gerçekleştiren Doç. Dr. Kadir Sancak ‘15 Temmuz’un Dış Politika Bağlamında Analizi’ başlıklı sunumunda şunları ele aldı: “Her darbenin bir iç bir de dış bağlantısı vardır. Sadece iç dinamiklerle Türkiye’de darbelerin gerçekleştirilebileceğini açıkça düşünmüyorum. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde özellikle 1950’li yıllardan itibaren Cumhuriyet tarihi ile darbeler tarihinin özdeşleştiğini görebiliyoruz. 1952 yılı Türkiye’nin NATO üyeliğinin onaylandığı bir yıldır. Bunun üzerinden az bir zaman geçtikten sonra Türkiye, ilk askeri darbesini 27 Mayıs 1960 yılında yaşamıştır. Türkiye’nin darbeler tarihi ile NATO üyeliği arasında ilginç bir bağlantı vardır. Hemen herkes Türkiye’deki askeri darbeler ile Amerika arasında bir bağlantı olduğu konusunda hemfikirdir. Son 70 yılda dünyada yapılan darbelere baktığımızda birçoğunun Amerika ile bağlantılı olduğunu görüyoruz. Bunlar bazen ABD ordusunun askeri müdahalesi ile gerçekleştiğini bazen de CIA gibi istihbarat örgütleri yardımıyla veya en azından siyasi ve ekonomik teşviklerle gerçekleştiğini görebiliyoruz. 15 Temmuz’daki darbe girişiminde de ülkedeki gelen kanaatin ABD’nin doğrudan alakasının olduğudur. 15 Temmuz darbe girişimi Türk dış politikasında önemli bir anlayış değişikliğine yol açmıştır. Bu da şudur: Türkiye özellikle ABD ve Avrupa Birliği üyelerine karşı daha bir şüphe ve güvensizlikle politikalar gütmeye başlamışken, Avrasya Grubu diyebileceğimiz özellikle Rusya, Çin ve diğer doğu ülkeleriyle ilgili daha yakın ilişkiler içerisine girmiştir. Ama bu politika değişikliği radikal değil, eksen kayması değildir.”

Panelistlerin gerçekleştirdiği sunumların ardından program izleyenlerden soru-cevapların alınmasıyla sona erdi.

Düzenlenen ikinci program ise Üniversitemiz Rektör Danışmanı Dr. Öğr. Üyesi Mustafa Çalık tarafından “Cumhuriyet Dönemi Darbe Teşebbüsleri ve 15 Temmuz” başlıklı bir video paylaşım programı oldu. Üniversitemiz Youtube kanalı üzerinden ve Gümüşhane Belediyesi tarafından yayımlanan video programı, tüm Gümüşhanelilere izlettirildi.

  • Gösterim 1323
  • Toplam 3