Gümüşhane Üniversitesi’nde 2’nci yılında 15 Temmuz Hain Darbe Girişimi Paneli Gerçekleştirildi

Gümüşhane Üniversitesi’nde 2’nci yılında 15 Temmuz Hain Darbe Girişimi Paneli Gerçekleştirildi

Üniversitemiz akademisyenleri ve idari personelleri Rektörümüz Prof. Dr. Halil İbrahim Zeybek öncülüğünde 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen hain darbe girişiminin 2’nci yılını düzenlenen çeşitli etkinliklerle andı.
15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü etkinlikleri kapsamında Gümüşhane Belediyesi tarafından düzenlenen yürüyüşe katılan üniversitemiz personeli, Türk bayrağının arkasında Belediye Mehteran Takımı’nın eşliğinde, ellerindeki Türk bayraklarıyla Cumhuriyet ve Atatürk Caddeleri boyunca darbeye karşı yürüdü.
Yapılan yürüyüşün ardından üniversitemiz tarafından “Tüm Yönleriyle Hain Darbe Girişimi” adlı bir panel düzenlendi. Gümüşhane Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Çok Amaçlı Salon’da gerçekleştirilen paneli İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Coşkun Topal yönetirken, İlahiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Ali Kuzudişli ve İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Kadir Sancak da panelist olarak katılım sağladı.
Panelin açılış konuşmasında Türkiye’nin tarihine bakıldığında çeşitli darbelerin olduğunu dile getiren Prof. Dr. Coşkun Topal, Türkiye’deki yaşanmış darbeler hakkında bilgiler paylaştı. Prof. Dr. Topal, “Aslında yakın dönem siyasi tarihimize baktığımız zaman, özellikle çok partili hayata geçtikten sonra Türkiye birçok kez darbe yaşamış ve birçok kez de darbe girişimine maruz kalmıştır. Bizim siyasi tarihimizde 27 Mayıs 1960 darbesi çok önemlidir. Bu tarihte yapılan askeri darbe, ondan sonraki süreçte Türkiye’deki darbelerin de kapısını aralamıştır. Darbeler Türkiye’de toplumu şekillendirmeye çalışmış; ama siyasal iktidarları da zayıflatmıştır. Yapılan bu müdahaleler hiçbir şekilde Türkiye’nin problemlerini çözmemiş, daha da ağırlaştırmıştır. 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen darbe girişimi, tarihimiz boyunca yapılan diğer darbelerin hiçbirisine benzemiyor. Ordu içerisinde FETÖ adı verilen bir cunta, milletin silahlarıyla millete yönelik bir katliama girişti. Başta Cumhurbaşkanlığı ve TBMM olmak üzere birçok yer bombalandı. 251 şehidimiz ve 2 bin 193 gazimiz oldu. Tabi burada Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın halkı darbeye karşı direnişe ve sokaklara davet etmesi ordu içerisinde esas yapıyı oluşturan Türk Silahlı Kuvvetlerimizin cuntacılara karşı durması darbeyi fakir bırakmıştır.” açıklamasında bulundu.
Yapılan darbe girişimini çok yönlü olarak ele alan panelde “Dini Değerlerin İstismar Edilmesi” başlıklı sunumunu gerçekleştiren İlahiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Ali Kuzudişli, FETÖ’nün kullandığı kaldıraçlardan en önemlilerinden birisi olan dini değerlerin istismar edilmesi olduğunu söyleyerek, “Hain FETÖ darbe girişiminin üzerinden iki yıl geçti. Bu iki yıl içerisinde biz akademisyenler olarak daha serinkanlı ve bilimsel değerlendirmeler yapmak ve bu tür olayların bir daha ülkemizde ortaya çıkmaması için geçmişe yönelik olarak çeşitli analizler yapmak üzere önlemler almak mecburiyetindeyiz. Günümüz toplumsal olayları içerisinde dini değerlerin istismarına baktığımız zaman, bunun bugün ortaya çıkan bir olay olmadığını, ilk münafıkların ve yalancı peygamberlerin ortaya çıktığı döneme kadar uzandığını görmekteyiz. Yaptığımız araştırmalar neticesinde ulaştığımız sonuçları başlıklar halinde sunacak olursak, her değer aynı zamanda istismara müsaittir. Siyaset içerisinde aktif olmak, makam sahibi olmak isteyen kimseler, hem siyaset hem de halk bu ilişkiyi kötü bir şekilde kullanmaktadır. Dini kullanarak ekonomik yarar ve çıkar elde etmek, kayıtsız ve denetimsiz olarak toplanan paralar ile birlikte Türkiye’de çeşitli ekonomik yapılar ortaya çıkmıştır. Kendini dindar ve belli bir gruba bağlı olarak göstererek, üst mertebelere de tırmanmaya çalışılabiliyor. Yaşadığımız olayları eğer serinkanlı bir şekilde analiz edebilirsek, bu tür olayların bir daha çıkmaması için önlem almaya çalışırsak, bir daha sıkça bu tür olaylarla karşılaşmayız.” ifadesinde bulundu.
İlahiyat Fakültesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Ali Kuzudişli’nin sunumunun ardından İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Kadir Sancak “15 Temmuz Darbe Girişiminin Dış Bağlantıları ve Darbe Girişiminin Dış Basındaki Yansımaları” adlı bir sunum gerçekleştirdi. Sancak, sunumunda şu noktalara dikkat çekti: “Buradaki sunumumuzu ana akım medyada yer alan haberleri esas alarak gerçekleştireceğiz. 15 Temmuz darbe girişimi Türkiye’nin yaşadığı ilk darbelerden değildir. Cumhuriyet dönemi darbeler tarihine baktığımız zaman bir anlamda Türkiye-NATO ilişkileri tarihidir desek, çok da yanlış olmaz. Türkiye’nin NATO’ya üyelik tarihi 1952 ve Türkiye’de yapılan ilk darbenin tarihi de 1960’dır. Türkiye’de çok somut olaylara değinmeden önce sadece mantık yürüterek dahi bir darbe gerçekleşiyorsa eğer ve o darbe bir sonuca ulaşıyorsa, bunun Amerika’nın bilgisi ve rızası olmadan gerçekleşebilmesi aklın alacağı bir şey değildir. 15 Temmuz bir darbe girişimidir; ama nihai olan bir şeydir. Çünkü ondan önce olan gelişmeler darbeye gerek kalmadan da bir şeyler değiştiririz, diye yapılan başka eylemler de vardır. 15 Temmuz’a giden süreçte neler yaşandı, Cemaat-hükümet arasındaki çatışma ne zaman başladı, bugün FETÖ dediğimiz yapılanma iktidarı ne zaman devirmeye başladı, şeklinde onları hatırlamak lazım. Üzerinde uzlaşılamamış olsa da birtakım değerlendirmeler yapılabilir. Bunlardan bir tanesi de 2010 yılında gerçekleşen Mavi Marmara olayıdır. İsrail Devleti’nin Mavi Marmara gemisine uluslararası sularda hukuka aykırı bir şekilde operasyon yapılması ve buna karşılık olarak da FETÖ’nün de ‘otoriteden izin alınmalıydı’ şeklinde İsrail Devleti’ne destek açıklaması, belki de hükümet ile cemaat arasındaki en önemli kırılmadır, denilebilir. Devamında basına yansıyan bir iddia da 2010 yılında cemaatin Ak Parti’den 100 ya da 150 milletvekili istemesi, iktidarın da buna izin vermemesidir. Yine 2011 yılında özellikle hükümetin bürokrasideki ‘cemaatçi kadroları’ yavaş yavaş temizlemeye çalışması ilk işaretler olarak ifade edilmektedir. FETÖ’nün bu yaşanan olaylardaki rolü oldukça nettir. FETÖ’nün de şuan Amerika Birleşik Devletleri himayesinde olmuş olduğunu biliyoruz. İslam Dünyası’nda liderler seviyesinde genel olarak darbeye karşı çıkıldığını görmekteyiz. Basında ise tek sesli bir duruş söz konusu değildir. Daha ziyade iki ölçekli bir duruş vardır. Halk nezdinde ise Türkiye’nin Cumhurbaşkanımız Erdoğan lehinde bir duruş sergilediğini söyleyebiliriz.”
Panelistlerin konuşmalarının ardından kürsüye çıkan Rektörümüz Prof. Dr. Halil İbrahim Zeybek sunumlarından ötürü tüm panelistlere teşekkür ederek, hain darbe girişimi ile ilgili bir konuşma gerçekleştirdi. Rektörümüz konuşmasında, “Panelistlerimizin çok önemli bir konu olarak anlattıkları hain darbe girişimine ilişkin bilgiler ışığında bizler de tekrar o geceyi, o günü hatırlamaya çalıştık. Bugün gündeme getirilmeyen; ama birçoğumuzun hatırladığında çok iyi anlayacağı birkaç noktayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Yakın olduğu için dün gece itibariyle olayın dakika dakika nerelere gittiğini zaten iki yıl önce izlemiştik. 21:15’te Boğaziçi’ni tankların kesmesiyle başlayıp, 21:30’da Ankara’da uçakların havalanmasıyla devam eden hain kalkışım, Genelkurmay Başkanımızın rehin alınmasıyla, Emniyet Müdürlüğümüzün Gölbaşı’ndaki Özel Harekât Dairesi’nin, Genelkurmay’ın, Külliye’nin bombalanmasıyla devam etti. 16 Temmuz 2016 saat: 02:39’da TBMM’nin bombalanmasına kadar ilerleyen ihanet teşebbüsünün aslında akademik olarak, üniversitelerde çalışanlar olarak benzer işaretlerini hepimiz görüyorduk. Diğer kurumlarda olduğu gibi üniversitelerde de öğretim üyeleriyle oluşturulan bir sohbet gurubuyla bu işler yürütülüyordu. Bizler bugünkü bütçelerle 10 bin liralık, 20 bin liralık TÜBİTAK projelerine almakta zorluk çekerken, birkaç ret cevabı aldıktan sonra o projelerimizi kabul ettirirken. Milyon dolarlık projelerin cemaat mensupları, cemaat ile ilgisi olan öğretim üyeleri tarafından çok rahatlıkla alındığını ortaya da bilimsel ciddi bir üretimin de konmadığını hatırlıyoruz. Olayın sona ermesinde teşebbüsün engellenmesinde bütün vatandaşlarımız gibi özellikle Emniyet Teşkilatımızın çok önemli bir rolü oldu. Buradan hareketle de yakın dönem siyasi tarihimizin önemli bir ismi Rahmetli Turgut Özal’ı tekrar yâd etmek istiyorum. Çünkü Emniyet Teşkilatımızın güçlenmesinde çok önemli katkıları vardı. Vizyonuyla, Türkiye gibi ülkelerde tek bir silah gücüne bağlı kalmanın oluşturabileceği sıkıntıları uluslararası tecrübesiyle görebildiği için, Emniyet Teşkilatı’nın güçlenmesi için çok önemli projeleri desteklemiştir. Bir başka nokta ayak seslerinin aslında bu tür bir gidişatın işaretlerini her birimiz gördük, hissettik. Lakin ihanetin bu boyutlara gelebileceğini hepimizin bildiği gibi kendi silahlarımızın kendi vatandaşlarımızın üzerine doğrultacağını göremedik, hissedemedik. Üniversitemizde de diğer kurumlarda olduğu gibi bu süreç 15 Temmuz sonrası inceleme ve soruşturma komisyonu vasıtasıyla devam ettiriliyor. Bütün kurumlarda olduğu gibi üniversitemizde de ilk günden bu güne kurum olarak hassasiyetle, elemanlarımız ile ilgili bu konuyla bağlantılı gerekli idari tahkikatı sürdürüyor. Sayın Cumhurbaşkanımızın ‘Başaramayacaksınız, ülkemizi bölemeyeceksiniz, bayrağımızı indiremeyeceksiniz, ezanımızı susturamayacaksınız ve bin yıllık bu kutlu yürüyüşü durduramayacaksınız’ tespitlerine canı gönülden katıldığımızı ifade etmek isterim. Çok sık söylediğimiz bir dörtlükle aslında yaşadığımız bütün darbelerin, o kanlı ihanet gecesinin ve bundan sonra yaşayacağımız bütün benzeri olayların temel sebebi Anadolu’daki varlığımızdır. Şair ‘Mal da bizim, mülk de bizim. Son da bizim, ilk de bizim. Ebed müddet silinemez, damgamız var, mülk de bizim’ diyor. Her birimizin 251 şehidimiz, 2.193 gazimize öncelikle vefa borcumuzu yerine getirmek, şehitlerimizin emanetlerine sahip çıkmak, gazilerimizin her türlü ihtiyaçlarını gidermek gibi sorumluluklarımız bulunmaktadır. Ayrıca o şehitlerimize karşı bir diğer sorumluluğumuz da gerek akademik, gerek idari olarak çalıştığımız kurumlarda görevlerimizi bu milletin refahı, huzuru ve ülkemizin bölgesel güç olma noktasından, küresel güç olma noktasında alabileceği yola katkı sağlamak gibi bir sorumluluğumuz da bulunmaktadır. Tekrar 251 şehidimizi ve bu güne kadar gelen tüm şehitlerimizi rahmetle anıyoruz. İkinci yılı olması sebebiyle basında gördüğümüz ve halen tedavileri devam eden gazilerimiz var. Onlara da Allah’tan acil şifalar diliyoruz.” diyerek duygularını dile getirdi.
Rektörümüzün konuşmasının ardından, panelistlere hediye takdimi yapılarak panel sona erdi.
  • Gösterim 3280
  • Toplam 11